İnsanoğlu, ilk uçuşunu 1783’te keşfedilen balon ile yapmıştır. Havacılıkta devrim yaratan gelişme ise 1903’te uçağın icat edilmesidir. İlk uçuşunda birkaç saniye havada kalan uçak, zaman içinde geliştirilmiş ve en hızlı ulaşım aracıolmuştur. Uçağın askeri amaçlarla kullanılmaya başlamasıyla, savaş alanlarına üçüncü boyut eklenmiştir.
Atatürk, başlangıcından beri askeri havacılığın içinde olmuştur. 1910 yılında genç bir kurmay yüzbaşı iken katıldığı Fransa’daki tatbikatlarda ilk askeri uçağıgörmüş, Trablusgarp Savaşından, Kurtuluş Savaşına kadar, kesintisiz olarak bulunduğu savaş ortamında, askeri havacılığın önemini kavramıştır.
Kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin, havacılıkta en ileri devletlerden biri olmasını isteyen Atatürk, bu yöndeki çalışmaların en büyük destekçisi olmuştur.
Uçağın ilk uçuşundan, Atatürk’ün ölümüne kadar geçen sürede, dünya havacılık sanayiinin temeli atılmış, bu alandaki lider ülkeler belirginleşmiştir.Atatürk, bu kritik süreçte hep topluma yön veren bir konumda bulunmuştur.
Atatürk, en önemli özelliklerinden biri olan ileri görüşlülüğü sayesinde, o dönemde pek çok kişinin farkında olmadığı bazı gerçekleri sezmiş,“İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan uluslar, yarınlarından asla emin olamazlar” sözü ile havacılığın ne kadar önemli olduğunun altını çizmiştir.Bu yıllarda havacılık yeni doğmuş, gelişme dönemini yaşamaktadır. Uygarlığın akış yönü, bilim ve teknolojinin hızlı temposu, ulusları geleceklerini göklerde aramaya zorlamaktadır. Bu doğrultuda Atatürk’ün “Kanatlı bir gençlik memleketin geleceği bakımından en büyük güvencedir. Bir gün batılı ayaklar Ay’da ayaklarının izlerini bırakacaklarsa, bunların arasında bir de Türk’ün bulunması için şimdiden çalışmalara girişmek, aşamalar kaydetmek gerekir.” ifadesi de Atatürk’ün havacılığın gelecekte ulaşacağı seviye ile ilgili öngörüsünü ortaya koymaktadır.
Atatürk, havacılık alanındaki gelişmeleri takip ederek, Türkiye'de tatbiki için adımlar atılmasını sağlamıştır. Ona göre insanlığın hizmetine girecek en büyük gelişmeler havacılık alanında olacaktı. Hatta gün gelecek, insan oğlu uzaya, başka dünyalara gidecek, Ay’ı ve benzeri gezegenleri bile fethedecekti. İşte bu çağdaş savaşlar da göklerde üstün olan uluslar tarafından kazanılacaktı. 1936 yılında Eskişehir Tayyare Alayını yaptığı ziyarette “Geleceğin en etkili silahı da, aracı da hiç kuşkunuz olmasın tayyaredir. Bir gün insanoğlu tayyaresiz de göklerde yürüyecek, gezegenlere gidecek, belki de aydan bize haber yollayacaktır. Bu mucizenin gerçekleşmesi için 2000 yılını beklemeye gerek kalmayacaktır. Gelişen teknoloji daha şimdiden bunu müjdeliyor. Bize düşen görev ise, batıdan bu konuda fazla geri kalmamayı temindir.” Gazi Mustafa Kemal Paşa, yaptığı konuşmalarla gençleri böylece havacılığa teşvik ediyordu.
1903 yılında, ilk uçak havalanıp göklerle kucaklaştıktan sonra, o güne kadar bir kara ve deniz bölümü olarak tanımlanan yurt kavramı, bu tanıma sığmaz oldu.
Uçaklar, uçuş teknikleri o kadar hızla gelişti ki hava gücü, 1914’de başlayan Birinci Dünya Savaşı’nın sonucu üzerinde kesin etkisini gösterdi. Klasik savaş stratejisi ve taktik ilkeleri de değerlerini kaybederek, yeni savaş yolları, yöntemleri ortaya çıktı.
Zaman zaman, batı ülkelerinin ünlü dergilerinde havacılık konularına ve olayları yaşayanların anılarına geniş ölçüde yer veriliyordu. Bunun amacı, hiç kuşkusuz, havacılık tarihi ile uğraşanlara yararlı kaynak sağlamak, yetişmekte olan genç kuşağı da havacılık konusunda isteklendirmekti. Ülkemizde de bu alanda bilgili, hevesli gençler yetiştirmekte, bilinçli bir ortam oluşturmakta yarar görülüyordu.
O devri yaşamış kişilerin bu konu ile ilgili anılarını saptayarak, Türk havacılığının tarihi ve gelişimi ile ilgili derli toplu bir araştırmaya katkıda bulunmak ve gelecekte bu konu ile ilgilenecek gençlere yardımcı olmak amacıyla, derlediklerimi yayımlamak istedim.
Mustafa Kemal, havacılığın hızla gelişeceğini sezinlemiş, ilgilileri bu konuda uyarmıştır. Türk havacılığının gelişmesini, güçlendirilmesini sağlamak amacıyla zaman geçirilmeden gerekli girişimler başlatılır. Cumhuriyet’imizin 1. yılında, Ankara’da Türk Tayyare Cemiyeti kurularak (16 Şubat 1925) yurt düzeyinde hizmete başlar.
Kurum, oldukça kısa bir sürede, çetin ve erdemli çalışmaları sonucunda gelişerek yurt düzeyinde takdir, sevgi ve güven kazanır; varlığını topluma benimsetir.
Atatürk, havacılık ile ilgili görüşlerini şöyle açıklar: “İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan uluslar, yarınlarından asla emin olamazlar”. Atatürk’ün bu kesin hükmü, gerçeğin ta kendisidir. Bu yıllarda havacılık yeni doğmuş, gelişme dönemini yaşamaktadır. Atom parçalanmamış, hidrojen bombası hayal bile edilmemiştir. Ay ya da gezegenlere gidişin düşüncesi de yoktur. Ancak, uygarlığın akış yönü, bilim ve teknolojinin hızlı temposu, ulusları geleceklerini göklerde aramaya zorlamaktadır. Hüner, bu gelişmeyi o günlerde sezinleyerek görebilmekti. İşte Atatürk, ulusuna bu uyarısı ile geleceği açıklamaktaydı.
Atatürk, 8 Haziran 1926’da Bursa’da, Öğretmenler Birliği’nin toplantısındaki konuşmalarında da havacılık konusuna değinir: “Türk ulusunun, hava kuvvetlerimizin güçlendirilmesi gereğini anlayıp değerli yardımlarda bulunması, siyasî uygarlığa erişmesinin en büyük kanıtıdır.Bu alanda ulusa yol gösteren Türk Tayyare Cemiyeti’nin çalışmalarını takdir ederim. Cemiyet’in sabit ve muayyen gelir bulması için yurdumuzun çeşitli yerlerinde yapmış olduğu toplantıların yararlı bir şekilde sonuçlanması için, yurttaşların gayret göstereceklerinden eminim”. Atatürk konuşmasını noktalamadan önce Kuruluş’a, en önemli görevini de şu sözleriyle verir: “... Havacılığın toplum içinde tanıtılıp sevdirilmesinde, aynı zamanda gençliği heveslendirip istekli hale gelmesinde Cemiyet’in çalışması önemlidir.”